top of page

Mimari Tasarım l İçmimari Hizmetler

Tarihi Yapı Restorasyonu Hakkında

  • Yazarın fotoğrafı: pelin düştegör
    pelin düştegör
  • 20 saat önce
  • 2 dakikada okunur

Tarihi bir yapıyı restore ederken dikkat edilmesi gereken unsurları malzeme seçimi, yapısal bütünlük ve estetik başlıkları altında gruplamak yanlış olmaz. Ayrıca en sık başvurulan standartlar ve belgeler ise; Venedik Tüzüğü (1964), Burra Tüzüğü(1979), ICOMOS Türkiye, Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu ilke kararları, Yapı analizi raporları (jeoteknik, malzeme, statik, vb.).

Eski eser yapılarda korumacılık ilkesi esastır. Özgün yapım tekniklerine, dokulara ve malzeme karakterine sadık kalınması hedeflenir. Özgün malzemelerin belgelenmesi esası önemsenir. Rölöve ve restitüsyon aşamasında; yapıda kullanılan taş, tuğla, ahşap, harç ve kaplama türleri mutlaka analiz edilmelidir. Gerekirse laboratuvar testleri yapılmalıdır.

Aynı tür malzemenin temini mümkünse yeniden ürettirilebilir.

Eksik parçalar ve yapı elemanları çağdaş malzeme ile tamamlanacaksa; renk, doku ve geçirgenlik bakımından özgün malzeme ile uyumlu ama taklit etmeyen şekilde olmalıdır.

Kullanılan malzemeler ve ekler, gelecekte sökülebilir veya değiştirilebilir olmalıdır (örneğin çimento bazlı harçlar yerine kireç esaslı harçlar ).

Ahşap, metal ve taş yüzeylerde yapılacak koruma işlemleri; UV'ye, neme ve mikroorganizmalara karşı nefes alabilir ürünlerle yapılmalıdır. Ayrıca, ahşap ve metal malzemeler yangına dayanıklı hale getirilmelidir.

Özgün taşıyıcı sistemin güvenliğini arttırırken kimliği korunmaya çalışılmalıdır. Yapının mevcut deformasyonları, oturmaları, çatlakları ve rutubet kaynaklı bozulmaları detaylı şekilde analiz edilmelidir.

Gereksiz güçlendirmelerden kaçınılmalı, mümkün olduğunca mevcut sistemin onarımı tercih edilmelidir (örneğin korunması mümkün olan yıpranmamış özgün ahşap kirişlerin enjeksiyonla güçlendirilmesi gibi).

Gerekli olduğunda çelik veya karbon fiber takviyeler kullanılabilir. Ancak bu elemanlar görsel olarak çok öne çıkmamalı, mümkünse özgün sistem öne çıkarılmalıdır.

Tarihi yapılarda bozulmanın en yaygın nedeni su problemleridir. Bir de İstanbul için konuyu ele alırsak deprem faktörü oldukça önemsenmelidir.

Tarihi yapının dönem karakteri ve kimliği korunarak estetik uyum içinde çağdaş kullanıma uyarlanmalıdır.

Restitüsyon aşamasında; özgün dönem fotoğrafları, belgeler ve izler ışığında ilerlenmelidir. Varsayıma bağlı eklemelerden kaçınılmalıdır.

Çağdaş ekler; orjinali taklit etmeyen, ölçek-oran ve malzeme uyumu içinde sessiz bir dille tasarlanmalıdır.

Renk ve yüzey seçiminde; orjinal renk katmanları belirlenmeli, gerekirse boya analizi yapılmalıdır.

Tarihi yapının taşıdığı kimliği bozmayacak, çevre kirliliği oluşturmayacak şekilde aydınlatma tasarımı ele alınmalıdır.

Tarihi yapıların fonksiyonlarında yapılacak dönüşümlerde yapının plan şemasını zorlamadan, dönem mekansal mantığına saygılı biçimde kurgu düşünülmelidir.

Yorumlar


bottom of page